Gaziantep Gezi Rehberi ve Gezilecek Yerler

Gaziantep Gezi Rehberi ve Gezilecek Yerler

Leziz yemekler, hayranlık uyandırıcı bir tarih ve doğanın güzellikleri Gaziantep’te buluşmuşken burayı karış karış gezmeden geçmek olmaz! Gaziantep Gezi Rehberi’nde daha çok gezilecek yerler üzerinde durduğumu peşinen söyleyeyim. Yeme içme konusunda çok bilinçli gezmedim, kim nereyi önerirse oraya gittim. Amacınız gurme turu yapmaksa bu gezi rehberi sizi çok tatmin etmeyebilir. Ancak müzeleri, yapılacak aktiviteleri, tarihini ve doğasını görmek istiyorsanız hepsini detaylı bir şekilde anlattım. Bu detaylara geçmeden önce Gaziantep’i kısaca tanıyalım.

Gaziantep Hakkında

Gaziantep neolitik dönemden beri yerleşim olan, dolayısıyla binyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir yer. Öte yandan şehrin içerisinde çok fazla tarihi yapı yok. Burası bölgenin sanayi ve ticaret merkezi olduğu için hızla modernleşmiş ve kalabalıklaşmış.

Gaziantep’in kalkolitik dönem, neolitik dönem ve tunç çağı insanlarının yaşadığı bir yer olduğu biliyoruz. O dönemlerde şehrin merkezi bugünkü merkezin biraz daha kuzeyinde kalan Düllük köyü civarındaymış. Daha sonrasında Hititler, Medler, Asurlar, Persler, ve İskender önderliğinde bölgeye gelen Selefkoslar kente hakim olmuş. Burayı önemli bir sınır şehri olarak gören Roma İmparatorluğu ise Gaziantep ve civarında önemli eserler bırakmış. Kısa süreli el değiştirmeler olsa da Roma ve Roma’nın bölünmesiyle ortaya çıkan Bizans, bu toprakları tam 972 sene yönetmiş. (M.Ö. 333 ve M.S. 639)

M.S. 636 yılında başlayan Arap akınları neticesinde Abbasilerin kontrolüne geçen şehir Müslümanlaşmış. 1071 yılında Türklerin gelişiyle Selçuklu, (bu noktada Moğol saldırılarından nasibini almış) Dulkadiroğulları ve Memlük hakimiyetine girmiş. Sonrası ise Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti… Gaziantep’te mutlaka gezilmesi gereken Zeugma Mozaik Müzesinde, Arkeoloji Müzesinde ve 25 Aralık Panorama Müzesi’nde bu köklü tarihin ve yaşanan kırılımların izlerini takip etmek mümkün.

Gaziantep “Gazi” sıfatını milli mücadele yıllarında, Güney Cephesi’ndeki savaşın kaderini değiştirecek nitelikte bir direniş gösterdiği için almış. Antep kısmı ile ilgiliyse farklı rivayetler var. Bölgeye uzun süre “Ayıntap” denildiğini ve Antep adının bu kelimeden türediğini biliyoruz. Bir teoriye göre bu ad pınar anlamına gelen “ayın” kelimesi ile güzel anlamına gelen “tap” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş. Başka bir teori ise bu adın Hitit döneminde kullanılan “hantap” kelimesinden türediği şeklinde. Tap kelimesi Hititçe güç, takat ve arazi anlamında geldiği için Hantap da “han toprağı” gibi bir anlama geliyor. Son olarak Ayıntap’ın bölgeye hükmeden, önceden çok zalim olup sonradan tövbe eden Aynî adında bir hükümdardan geldiğini de söyleyenler var.

Şehreküstü Konakları (Fotoğraf: Şahinbey Belediyesi)

Gaziantep’i Gezlerken Bilinmesi Gerekenler

1. Şu anda Gaziantep’i dolu dolu gezmek için 2 tam gün yeterli. Şu anda diyorum çünkü gezilmeye değer yerlerin bazıları 6 Şubat depreminde zarar gördüğü için ziyarete kapalı. Eğer bu yerler açıldıysa ya da yeme içmeye daha geniş yer ayırarak gezmek istiyorsanız 3 gün daha ideal bir gezme süresi olur.
2. Gaziantep şehir merkezini gezmek için arabaya ihtiyacınız yok. Yalnızca 1-2 önemli yer (Örneğin Zeugma Müzesi) yürümesi güç (ama azmederseniz yürünmez değil) bir mesafede yer alıyor. En kötü taksiye binersiniz çünkü hiçbiri çok uzak değil. Öte yandan 2. güne yazdığım Antik Kent ve Halfeti’ye arabasız gitmek çok zor. Buraları görmek istiyorsanız 1 günlüğüne araba kiralayabilirsiniz.
3. Bazı yerlerde kredi kartı geçmediği için yanınızda nakit bulundurmanızı öneririm. Sadece küçük dükkanlarda değil, büyük popüler restoranlarda da kart kabul etmeyen yerler var.
4. Gezmeye başlamadan önce Müzekart mobil uygulamasını indirin ve aktif bir Müzekart’ınız olduğuna emin olun. Gezeceğimiz yerlerin yarısı özel müze olduğu için ücretli, geri kalanlar içinde Müzekart şart.
5. Gaziantep haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarında gerçekten çok sıcak oluyor. Gezinizin eziyete dönüşmesini istemiyorsanız bu aylardan kaçınmanızı öneririm. Kışın ise buz gibi olmasa da soğuk. Nisan ve ekim ayları Gaziantep’i gezebileceğiniz en ideal zamanlar.

Haritalı Gaziantep Gezi Rehberi

Bu haritalı rehberi geziye ilişkin pratik bilgiler paylaşmak ve örnek bir rota oluşturmak için hazırladım. Eğer gezilecek yerlere dair daha detaylı bilgi istiyorsanız hemen bir alttaki “Gaziantep’te Gezilecek Yerler” başlığının altına bakabilirsiniz.

Gaziantep’in görülemeye değer güzelliklerinden bir kısmı 6 Şubat depreminde hasar aldığı için halen (Haziran 2024) ziyarete kapalı. Bu yerleri rotayı gösteren haritaya eklemedim ama açıklamalarda yeri geldikçe bahsettim ki siz ziyaret edeceğini zaman açılmış olurlarsa dikkatinizden kaçmasınlar. Siz yola çıkmadan Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin, Gaziantep Kalesi’nin, Pişirici Kasteli’nin ve Kurtuluş Camii’nin açılıp açılmadığını kontrol edin.

1. Gün: Yürüyerek Gaziantep Şehir Merkezi Rotası

Bugün erkenden kalkıp gezmeye başlayabilirsiniz çünkü şehirde görülmeye değer çok fazla şey var! Normal şartlar altında bu rotayı Gaziantep Arkeoloji Müzesi‘nden başlatırdım ama müze restorasyon nedeniyle geçici olarak kapalı. Siz yine de yola çıkmadan önce güncel durumunu bir araştırın, eğer açılmışsa kesinlikle görülmeye değer.

İlk durağımız 25 Aralık Panorama Müzesi. Gaziantep’in kurtuluş mücadelesinde oynadığı rolü detaylı bir şekilde anlatan ve çok etkileyici canlandırmalara ev sahipliği yapan müze haftanın her günü açık. Dilerseniz belirli saatlerde düzenlenen rehberli gezilere de katılabiliyorsunuz. Müzekart geçmiyor ancak makul bir giriş ücreti var. Yaklaşık 1 – 1,5 saatinizi buraya ayırmak isteyeceksiniz.

Buradan çok kısa bir mesafe yürüyerek Hamam Müzesi’ne ulaşabilirsiniz. Hamam kültürü hakkında ilginç bilgiler öğrenebileceğiniz müze, geleneksel Osmanlı hamam mimarisinin en güzel örneklerinden bir tanesi olan tarihi bir hamamın içinde yer alıyor. Hamam Müzesi özel müze olduğu için Müzekart geçmiyor ancak giriş ücreti 15 TL. Küçük bir yer olduğu için hızlıca gezebilirsiniz. Hamam Müzesi aslında Gaziantep Kalesi‘nin hemen önünde yer alıyor ancak kale 6 Şubat depreminde ciddi şekilde zarar görmüş ve o günden beri ziyarete kapalı. Şimdilik etrafında turlayabilirsiniz. Siz yine de güncel durumuna bir bakın.

Sıradaki durağımız Kaleoğlu Mağarası. Tarihi Yeni Han’ın içinden girilen mağaralarda çay kahve içilebilecek işletmeler var. Oturup kahve içmenizi önermiyorum çünkü fiyat/performans biraz düşük. Yine de aşırı sıcak yaz aylarında serin kalabilmek için böyle bir çözüme başvurmak bu topraklara özgü bir şey olduğundan gidin görün. Zaten yolumuzum üstünde. Kahve molamızı biraz çarşı pazar gezdikten sonra vereceğiz. Eğer “yoruldum o kadar bekleyemem” derseniz çok yakınlardaki Gümrük Hanı‘nda Seddar Bey Kahvecisi var. Aynı fincanda biri daha acı diğeri daha yumuşak iki farklı kahveyi karıştırmadan pişiriyorlar. Hanın avlusuna oturup bir kahve molası verebilirsiniz. Mola vermeyecekseniz buraya özel olarak gitmenize gerek yok.

Hamam Müzesi (Fotoğraf: Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

Şimdi Çarşı pazar gezme vakti! Ben tüm çarşıları tek tek işaretlemedim ama burada birbirine bitişik birden çok çarşıdan oluşan geniş bir pazar kompleksi var diyebilirim. İşaretlediğim Turistik Gaziantep Çarşısı ağırlıklı olarak bakır işleme, sedef kakma, dokuma, tespih, hediyelik eşya gibi el sanatı ürünlerini bulabileceğiniz kapalı bir alan. Buradan bakırcılar çarşısına kadar alışveriş yapa yap gezebilirsiniz. Bakırcılar Çarşısı’nın hemen yakınındaki Almacı Pazarı’nda baharat ve kuruyemiş, özellikle de antep fıstığı almak için çok fazla seçeneğiniz olacak. Dolayısıyla çizdiğim rotayı takip etmek yerine daireler çizerek dolaşabilirsiniz.
Yeterince yorulduysak Tarihi Tahmis Kahvecisi’nde mola verme zamanı! 1600’lü yıllardan beri kahve yapan mekân hem tarihi bir geleneği yaşatıyor hem de hoş bir ambiyansı var. Kahve çeşitlerinin yanı sıra yöresel tatlıların pek çoğunu da bulabilirsiniz ama popüler bir yer olduğu için yer bulma konusunda zorluk yaşanabilir. Enerjinizi toplayın çünkü gezmeye devam ediyoruz.

Normalde yolumuzun üstünde bulunan Pişirici Kasteli de görülmeye değer bir yer ama burası da 6 Şubat depreminde zarar gördüğü için ziyarete kapalı durumda. Bu nedenle rotaya biraz daha küçük ve daha yakın tarihli bir kastel örneği olan Kozluca Kasteli’ni ekledim. Kasteller suyun tutulduğu, dağıtıldığı ve kullanıldığı (içerisinde tuvaleti, banyosu bulunan) altyapılar. Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalan bu tarihi kasteller yalnızca Gaziantep’e özgü yapılar olduğu için görmeden geçmeyin derim. Zaten çok fazla vaktinizi almaz.

Sırada Şehreküstü Konakları var. Ben Gaziantep’teyken burayı gezmemiştim. Olmazsa olmaz değil ama görmek güzel olabilir çünkü kentin yerel mimarisini görebileceğiniz iki yerden biri burası. Üstelik bir sonraki durağımıza da çok yakın; yani yolunuzu hiç uzatmadan gezebilirsiniz. Burada restore edilmiş birkaç konak bulunuyor. Konakların içi korunmamış ve farklı kullanım amaçlarıyla hizmete açılmış. Meydanda şöyle bir turlayıp atmosferi görmek yeterli bence.

25 Aralık Panorama Müzesi’nde bulunan panorama (Fotoğraf: www.panorama25aralik.com)

Konakların hemen karşısında ise Şahinbey Milli Mücadele Müzesi var. Burası yine vaktim kısıtlı olduğu için göremediğim ama mutlaka görülmesi gerektiğini düşündüğüm bir yer. Zaten 25 Aralık Panorama Müzesi’ni gezdik, o yeter diye düşünmeyin çünkü iki müzenin odak noktası farklı. Panorama Müzesi gösterilen kahramanlıklara odaklanırken burası o dönemin şartlarına, eldeki imkanlara ve daha doğrusu imkansızlıklara odaklanıyor. İki müzeyi birbirini tamamlayıcı olarak düşünebilirsiniz.

Şimdi yaklaşık 20 dakika yürüyeceğiz, neyse ki pek yokuş yok. Burayı sona bırakma nedenim, olmazsa olmaz diyemeyeceğim, ama gezmekten keyif alabileceğiniz birkaç müzenin bu tarafta bulunması. Yani akşam olduysa ya da yorulduysanız buradan sonrasını ertesi güne sarkıtabilirsiniz. Eğer daha vaktiniz varsa Bey Mahallesine gidip buradaki müzeleri de gezebilirsiniz.

Şehir merkezindeki son durağımız Bey Mahallesi. Aslında mahalleyi gezmeye başlamadan önce Kurtuluş Camii’ni görmek lazım ama burası da 6 Şubat depreminde hasar gördüğü için tadilata alınmış. Yola çıkmadan önce güncel durumuna bir bakın ve ziyarete açılmışsa burayı da görmeden geçmeyin derim.

Bey Mahallesi birkaç dar sokaktan oluşan bir yer. Geleneksel mimariyi görebileceğiniz, Antep’in kendine has eski dokusunu yaşayabileceğiniz bir mahalle burası. Buradaki ara sokaklarda keyfini çıkararak dolanın. Eğer alışverişe ya da yeme içmeye çok zaman ayırmadıysanız vaktiniz artabilir. O zaman Tarihi Bey Mahallesinde bulunan Oyuncak Müzesi’ni (konumu için tıklayın) ya da hemen yanında bulunan Atatürk Anı Müzesi’ni gezebilirsiniz. Vaktiniz kalmasıysa bu kısmı ertesi güne de bırakabilirsiniz.

2. Gün: Zeugma Mozaik Müzesi, Zeugma Antik Kenti, Rumkale, Halfeti

Bugün şehir içinde yer alsa da arabayla ulaşması daha kolay olan bir müzeyi ve şehir dışındaki yerleri geziyoruz. İlk durağımız Zeugma Mozaik Müzesi. Burası dünyanın en meşhur mozaik müzelerinden bir tanesi ve bu unvanı sonuna kadar hak ediyor. Kesinlikle görülmesi lazım. (Hatta dürüst olayım ben Gaziantep’e sırf Zeugma Mozaik Müzesi için gittim, gitmişken diğer yerleri de gezdim gibi bir şey oldu)

Zeugma Mozaik Müzesi’ne Müzekart’la ücretsiz olarak girebilir ve 1,5 – 2 saatinizi rahatlıkla burada geçirebilirsiniz. Burası dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesi ve içerideki tarihi mozaikler öylesine güzel ki uzun uzun seyretmek isteyeceksiniz.

Peki bu mozaiklerin çıkartıldığı antik Zeugma yerleşiminin kalıntılarını görmeye ne dersiniz? Birecik Barajı’nın kıyısında kalan bu Zeugma Antik Kenti’ne 50 dakikalık bir araba yolculuğuyla ulaşabilir ve yine Müzekart’la ücretsiz olarak gezebilirsiniz. Yerleşimin büyük bölümü barajın yapımı sırasında sular altında kaldığı için bugün kazılıp ziyarete açılan çok ufak bir alanı görebiliyorsunuz. Yine de dönemin zengin Romalıları nasıl villalarda yaşıyormuş bunu gözünüzde canlandırmak için gayet yeterli ve etkileyici. Park yeri ile kazı alanı arasında biraz yürümek gerekiyor. Yürümesi dahil 1 saatinizi buraya ayırabilirsiniz.

Zeugma Mozaik Müzesinde bulunan Tethys ve Okeanos Mozaiği

Sırada Rumkale ve Halfeti var! Halfeti aslında Şanlıurfa’ya bağlı ama buradan kalkan tekne turlarına katıldığınızda hem Rumkale’yi, hem yarısı sulara gömülmüş olan Savaşan Köyü’nü hem de Halfeti’yi görme fırsatınız oluyor. Zeugma Antik Kentinden çıkıp Rumkale’ye ulaşmak arabayla yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Park yeri teknelerin kalktığı yerin biraz yukarısında. Burada yapabileceğiniz şeylerden biri Cam terasa çıkıp muhteşem Rumkale manzarasını seyretmek. Bir diğeri ise Marina’dan kalkan teknelerle Fırat Nehrinde tekne turuna çıkmak. Bildiğim kadarıyla tekneler doldukça kalkıyor ve gezi yaklaşık 2 saat sürüyor. Bu gezi sırasında Halfeti’de mola veriliyor, Kral Kızı Mağarası ve o yarısı sulara gömüşmüş minaresi ile bilinen Savaşan Köyü görülüyor. Peki Rumkale’yi gezmek istiyorsak ne yapıyoruz işte onu bilmiyorum çünkü ben bu tura Halfeti tarafından çıktım. Muhtemelen marinayla kale arasında git gel yapan tekneler de vardır, onu marinadan sormanız daha sağlıklı olur.
Şimdi Gaziantep’e geri dönüyoruz. Yolculuğumuz yaklaşık 1 saat 20 dakikalık bir yolculuk sonunda şehir merkezine ulaşmış olursunuz.

Halfeti’den dönerken Rumkale

Gaziantep’te Gezilecek Yerler

Şehir Merkezindeki Yerler

1. Zeugma Mozaik Müzesi
Dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesi olan Zeugma Mozaik Müzesi’nin içerisinde her biri başlı başına sanat eseri sayılabilecek güzellikte bir sürü mozaik var. 3000 metrekare alanı kaplayan bir mozaik koleksiyonundan bahsediyoruz. Duvar resimleri, heykeller, lahitler, çeşmeler ve sütunlar da cabası.

Mozaiğin ne olduğundan bahsetmek gerekirse, çok kabaca “Helen veya Roma Halısı” diyebilirim. Mozaikler yalnızca tapınak ya da mezar odası gibi önemli yapılarda karşımıza çıkmıyor. Kentin varlıklı, zengin vatandaşları villalarının, yani evlerinin zeminini bu mozaiklerle süslüyorlar. Sadece avlu ya da havuzlar değil, odalar da mozaik zeminlere sahip. Aslında eski dönemlerde duvarlarda da mozaik kullanılıyormuş ama zamanla bu gelenek terk edilmiş ve duvar resmi yani fresk kullanımı başlamış. Mozaiklere işlenen görseller arasında Roma mitolojisinden, dönemin edebi metinlerinden, tiyatro oyunlarından sahneler var. Mozaiklere ne işleneceği evin sahibi tarafından belirleniyormuş.

Zeugma Mozaik Müzesi’ne Aşil’in yakalanışını gösteren mozaik

Bu mozaiklerin çok özel mozaikler olmasının başlıca sebeplerinden bir tanesi mozaiklerdeki işçilik. Metrekare başına düşen mozaik taşı sayısının (buna tessera deniyormuş) fazlalığı mozaiklerin güzelliğinde belirleyici oluyor. Taşlarda sonradan boyama yok. Yani tüm o renk geçişleri doğru renkte taşı doğru yerde kullanarak yapılıyor. Zeugma’da bulunan mozaiklerin çok büyük bölümünde, Fırat Nehrinin doğal taşları kullanılmış. Doğada bulunması zor olan renkler ise cam veya pişmiş toprak parçalarıyla tamamlanmış.

Müzenin A bloğunda Zeugma Antik Kenti’nden getirilen mozaikler bulunuyor. B blokta ise Gaziantep ve çevresindeki kiliselere ait taban mozaikleri var.

Peki bu mozaikler neden yerinde değil de müzede sergileniyor? Mozaiklerin çıkartıldığı Zeugma Antik Kenti, Gaziantep’in Nizip ilçesi yakınlarında bulunan bir antik kent. Buraya ilk yerleşim MÖ 300’de yılında, Büyük İskender’in generallerinden biri tarafından kurmuş. Kent kısa bir Kommagene yönetiminden sonra, MÖ 31 yılında Roma kontrolüne geçmiş. Yaklaşık 225 yıl boyunca refah içerisinde yaşamışlar ama sonrasında Sasaniler saldırmış ve kenti yakıp yıkmış. İşte bu refah döneminden kalan (ve tarihi eser kaçakçılığından kurtarılabilen) yapılar ve mozaikler, Birecik barajının yapımı nedeniyle sular altında kalmış. Burada bulunan mozaikler de hızlandırılmış kurtarma kazıları ile çıkarılıp müzeye taşınmış. Taşıma sırasında mozaikler, altındaki kalın bir katman birlikte alınıp halı gibi sarılarak getiriyormuş. Zaten mozaik tabakası öyle çok ince bir yüzeye yayılmıyor. Her bir mozaik taşının 1-2 cm derine ilerlediğini düşünebilirsiniz.

Çingene Kızı Mozaiği (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)

Müzedeki en meşhur parçalardan bir tanesi, yaklaşık 2000 yıllık bir mozaik parçası olan Çingene Kızı Mozaiği. Mozaik parçası diyorum çünkü bu portre ilk olarak 300m2’lik bir villa tabanının çok küçük bir parçası olarak yapılmış. Mozaiğin diğer bölümleri yurt dışına kaçırıldığı için bütününün neye benzediğini göremiyoruz. Yurt dışına kaçırılan parçaların bir bölümü 2018 yılında Türkiye’ye geri getirilerek yine Zeugma Müzesi’nde sergilenmeye başlandı.

Bu arada bakmayın siz mozaiğin adının “Çingene Kızı” olduğuna. Mozaikte gördüğümüz kadının aslında bir Maniad (Manead) olduğu tahmin ediliyor. Şarap tanrısı Dionysos’un müritleri olan Maniad’lar şenliklerde delicesine içip dans ederek kendilerinden geçiyorlar. Hatta isimleri de deli anlamına gelen mad ile aynı kökten türüyor ve bir çılgınlık halini temsil ediyorlar. Çingene adı ise mozaiğin ilk bulunduğu dönemlerden kalma. Kazılar sırasında alanda çalışan işçiler kendi aralarında konuşurken, bu mozaiktem “çingene kızı” olarak bahsetmeye başlamışlar.. Bandanası ve küpeleri nedeniyle yapılan bu benzetme zamanla mozaiğin adına dönüşmüş ve öyle kalmış.

Çingene kızı mozaiğinin çok özel bir parça kabul edilmesinin başlıca nedeni sanatsal yönü. Belirsiz yüz ifadesi nedeniyle “Turkish Mona Lisa” da denilen figürün çok karakteristik bakışları var. Öyle ki hangi açıda durursanız durun size bakıyormuş gibi hissediyorsunuz.

Zeugma Mozaik Müzesi’nden adını hatırlayamadığım ama işçiliğine hayran olduğum bir başka mozaik

Müzedeki en önemli parçalardan bir tanesi de Bronz Mars Heykeli. Roma mitolojisinde savaş tanrısı olan Mars, normalde elinde silahıyla görselleştirilir. Bu heykeli sıra dışı kılansa bir elinde mızrak, diğer elinde ise çiçek tutuyor olması. Elindeki çiçek, Fırat nehri tarafında yetişen, buraya özgü bir bitkiymiş. Bildiğim kadarıyla çiçek tutan başka bir Mars figürü yok. Dolayısıyla çok özel bir heykel bu.

Mars heykeli yaklaşık 160 cm’lik uzunluğuyla, hemen hemen gerçek boyutlu bir figür. Bu kadar büyük bronz heykeller de çok sık bulunmuyor. Mars’ın öfkeli bir surat ifadesinin yanı sıra gümüş ve altınla işlenmiş gözleri de dikkat çekici… Fırat Nehri’nin tanrısı olan Euphrates’in bir portresi, Venüs’ün doğuş anı, Akhilleus’un savaşa gitmemek için saklandığı haremde yakalanış anı, açık denizlerin tanrısı Oceanos ve deniz tanrıçası Tethys’in mitolojik deniz canlılarıyla çevrili bir portresi de müzedeki dikkat çekici mozaiklerden bazıları. Mozaiklerin başında bilgilendirme panoları var ama elbette çok özet bilgiler yazıyor. Zeugma Mozaik Müzesini gezmeye gitmeden önce mitolojik hikayeleri okur, öğrenirseniz; geziniz sırasında daha çok keyif alabilirsiniz.

Konumu: Tıklayın

Zeugma Moziak Müzesi’nde sergilenen freskler (duvar resimleri)

Gaziantep Arkeoloji Müzesi

Gaziantep Arkeoloji Müzesi şu anda tadilat nedeniyle ziyarete kapalı ancak sonsuza dek kapalı kalacak değil. Elbet bir noktada açılacak diye düşünerek burada kısaca bahsetmek istedim. Müzede tarih öncesi çağlardan İslam dönemine dek bu topraklarda yaşamış pek çok medeniyete ait buluntular sergileniyor.

Müzedeki önemli eserler arasında nesli tükenmiş olan bir Maraş Fili’nin iskeleti, Kommagene Krallığı dönemine ait heykeller, Dülük Antik Kenti’nin kalıntıları, Zeugma Antik Kenti’nden çıkarılan mühür baskılarıyla sikkeler, Roma dönemlerine ait heykel ve kabartmalar bulunuyor. Müzede arkeolojik buluntuların yanı sıra replikalar ve canlandırmalar da var. Roma döneminde kullanılan bir mezar odasının ya ilkçağda konut olarak kullanılan yapıların replikaları da Gaziantep Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.

Müzenin ne zaman yeniden ziyarete açılacağı ile ilgili bir açıklamaya ulaşamadım. Gitmeden önce güncel durumunu kontrol etmenizi öneririm.
Konumu: Tıklayın

Şu anda ziyarete kapalı olan Gaziantep Arkeoloji Müzesi (Fotoğraf: Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

25 Aralık Panorama Müzesi (Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi)

Gaziantep, kurtuluş mücadelesinin en sert geçtiği şehirlerimizden bir tanesi. 10 ay 9 gün süren ve 6.317 şehit vermemize neden olan işgal dönemini daha iyi anlamak için 25 Aralık Panorama Müzesi’ni ziyaret etmek lazım. Son Fransız askeri Antep´ten 25 Aralık 1921 tarihinde ayrıldığı için 25 Aralık günü şehrin düşman işgalinden kurtuluş günü kabul ediliyor. Panorama Müzesi de adını buradan alıyor.

Müzenin ilk bölümlerinde bilgilendirici içerikler var. Buradaki bilgilerin büyük bölümünü internette de bulabilirsiniz aslında ama “ben her şeyi detaylı bir şekilde okuyarak ilerlemek istiyorum” derseniz en az 1,5 saatinizi bu müzeye ayırmanız gerektiğini bilin. İlk bölümlerde Gaziantep tarihi, 1920 yılı Gaziantep Haritası, I. Dünya Savaşı’nın ilerleyişini ve Güney cephesini anlatan galeriler var. İngiltere’nin Antep, Adana, Hatay, Maraş ve Urfa’yı işgal edişi ve ardından Fransız kontrolüne bırakışı, Sevr anlaşması sonrasında şehrin bombalanışı bu bölümde anlatılıyor.

25 Aralık Panorama Müzesi (fotoğraf: www.panorama25aralik.com)

Buradan sonra işler biraz daha etkileyici bir hal almaya başlıyor. Artık tarihsel bilgilerden çıkıp Antep savunmasında görev alan kişilerin yazdığı mektup ve telgrafları okumaya başlıyorsunuz. Çatışmalarda kullanılan askeri teçhizatları, düşman askerlerinin ve milli kuvvetlerin kıyafetlerini görüyorsunuz. Antep savunmasında görev alan kişilerin fotoğraflarını görüyorsunuz. Bir Kastel replikasının içerisindeki galeride de çarpıcı bilgilerin olduğu panolar var. Milli mücadele dönemini anlatan tabloların bulunduğu bir galeri de var.

Müzede bir de beyaz kol heykelleri bulunan bir enstelasyon var. Bunun arkasında yatan hikâye, Fransız askerlerinin halka, sokağa çıkarken beyaz kol bandı takma zorunluluğu getirmesiymiş.

Gelelim müzenin “Panorama” müzesi olmasını sağlayan panoramaya. Normalde böyle canlandırmalara çok ön yargılı yaklaşıyorum çünkü bugüne kadar hiç iyi bir örneğini görmemiştim. Dolayısı ile içeri hiçbir beklentim olmadan girdim ama tüylerim diken diken olarak çıktım. 120 metre uzunluğa, 13 metre yüksekliğinde bir alan yağlıboya, balmumu heykeller, askeri ekipmanlar ve gündelik eşyalar kullanılarak devasa bir savaş alanına dönüştürülmüş. Çığlıklar ve silah sesleri birbirine karışıyor. Fransız işgali neye benziyordu, bunu içerisine girerek görüyorsunuz. Buradaki yağlı boya şehir panoramasını Rus Ressam Aleksander Samsonov çizmiş.

Burayı gezdikten sonra Kurtuluş Savaşı’nın üç önemli cephesinden bir tanesi olan Güney Cephesinde, ciddi bir açlık ve susuzlukla boğuşan, binlerce şehit veren, buna karşın direnişlerinden bir an olsun vazgeçmeyen Antep halkının milli mücadeledeki rolünü çok daha iyi anladım. Keza savaşın ne demek olduğunu da… Müzenin duvarlarında Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Ben Anteplilerin Gözlerinden Nasıl Öpmem Ki Onlar Yalnız Antep’i Değil Bütün Vatanı Kurtardılar.” sözü boşuna yazmıyor.

25 Aralık Panorama Müzesi Belediyeye ait olduğu için Müzekart geçerli değil ancak çok makul bir giriş ücreti (2024 Haziran ayında 30 TL) var. Müzeyi kendi başınıza gezebileceğiniz gibi rehber eşliğinde de gezebiliyorsunuz. Detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz: https://panorama25aralik.com/tr/saatler-ve-ucretler/
Konumu: Tıklayın

Gaziantep Kalesi

Gaziantep Kalesi 6 Şubat Kahramanmaraş Depreminde ciddi şekilde hasar gördüğü için şu anda ziyarete kapalı. Tadilat çalışmaları ne zaman biter, ziyarete ne zaman çıkıp bilemiyorum. Yine de kalenin dış cephesini aşağıdan görebilirsiniz.

Bu kalenin bulunduğu tepe yaklaşık 6000 yıldır yerleşim amacıyla kullanılsa da ilk kimlerin kale haline getirdiğim tam olarak bilinmiyor. M.S. 2-4. yüzyılda yani Roma Döneminde bir gözetleme kulesi kurulduğu, daha sonra yavaş yavaş genişleyerek kaleye dönüştüğü tahmin ediliyor.

Öncesine çok hâkim olmasak da Gaziantep Kalesi’nin Memlükler, Dulkadiroğluları ve Osmanlılar tarafından kullanıldığını, onarıldığını veya genişletildiğini biliyoruz. Nitekim burada yapılan arkeolojik kazılarda Osmanlı dönemine ait bir hamam ve bir cami bulunmuş. Ayrıca Bizans dönemine ait bilezikler, kandiller, sikkeler ve Osmanlı dönemine ait seramik parçaları, mermi çekirdekleri ve demir güllelere ulaşılmış.
Konumu: Tıklayın

Depremden önce Gaziantep Kalesi (Fotoğraf: Gaziantep Belediyesi)

Hamam Müzesi

Gaziantep Hamam Müzesi size hem tarihi bir Osmanlı Hamamı görme hem de hamam kültürüne dair bilgi edinme şansı sunuyor. Benim buraya uğrama şansım olmadı ancak gezenlerin yorumları gayet olumlu olduğu için listeye almak istedim.

Müzenin bulunduğu Paşa Hamamı, 1577 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Aslında burası bedesteni ve mescidi de bulunan büyük bir külliyenin hamamıymış. Günümüze sadece hamamı kalmış. Tarihi hamam binası geleneksel Osmanlı hamamlarında olduğu gibi soğukluk, ılıklık, sıcaklık, su deposu ve külhan kısımlarından oluşuyor ve geleneksel mimariyi yansıtıyor. İçeride ise hamam adabı, gelin hamamı, güvey hamamı, lohusa hamamı gibi hamam ritüellerini anlatan canlandırma ve bilgilendirme panoları var. Bence ilgi çekici olan da bu adetleri öğrenmek. Müzede sergilenen hamam malzemeleri aslında çoğumuzun bildiği şeyler.

İlginç bir not olarak, Türkiye’nin bilinen en eski hamamının kalıntılıları Gaziantep’teymiş. Hamam kültürü bu topraklarda geniş bir yer tuttuğu önemli bir kültürel değer olarak görülüyor. Gaziantep’te bir hamama gitmek isterseniz çok fazla seçeneğiniz olacak. Genellikle ilk akla gelen Tarihi Naib Hamamı olsa da burası hakkında çok olumlu yorumlar okumadım Kararınızı diğer seçenekleri de araştırarak verin.
Hamam Müzesi belediyeye ait olduğu için burada Müzekart geçmiyor. Eğer zam gelmediyse 15 TL’lik bir giriş ücreti var. Buraya 45 dakikanızı ayırarak rahat rahat gezebilirsiniz.
Konumu: Tıklayın

Hamam Müzesi (Fotoğraf: Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

Kaleoğlu Mağarası

Kaleoğlu Mağarası Gaziantep’in popüler yerlerinden bir tanesi. Burada bir mağaranın içerisinde kurulmuş kafeler var ama caddede gezerken gözleriniz mağara girişi aramasın. Keloğlu Mağarasına Tarihi Yeni Han’ın içinden giriliyor. Hana girip avluyu geçtiğinizde karşınıza çıkacak olan işletmeler sizi mağaranın içinde ağırlıyor. Peki han içinde mağara ne alaka diyorsanız anlatayım.

Yeni Han 1757-1785 yılları arasında yapılmış geleneksel bir Osmanlı Hanı. Pek çok handa olduğu gibi buranın da giriş katı ticaret ve depolama için kullanılırken, üst kattaki odalarda tüccarlar ve gezginler konaklıyor. Bu dönemlerde taş ocağı olarak kullanılan mağara aslında insan eliyle oyulmuş. Hanın kapasitesi artınca bu mağarayı da handa konaklayan kişilerin hayvanları için kullanmaya başlamışlar. Yani hanın ahırı olmuş.
Peki daha sonra buraya neden kafe açmışlar? Mantık basit. Gaziantep özellikle yaz aylarında aşırı sıcak oluyor. Dolayısıyla yazın serin, kışın sıcak tutan mağaralar tarihin eski dönemlerinden beri çeşitli amaçlarla kullanılıyor. Bu geleneği devam ettiren birkaç işetme de Kaleoğlu Mağarası’nda olduğu için görmeye değer.

İşletmeye gelince, burada oturan insanlar çay – kahve fiyatlarının lüks mekanlara yakın bir bantta olduğunu söylediler. Sigara içilen penceresiz bir ortam olması ve içeride davul-zurna çalınması da keyif kaçırabilir tabii. Eğer işletmelerde köklü değişiklikler olmadıysa oturup kahve içmeye değmez. Yine de gidin, gerekirse oturmadan bir bakıp çıkın. En azından atmosferi görmüş olursunuz.

Konumu: Tıklayın

Tarihi Yeni Han’ın içerisinde bulunan Kaleoğlu Mağarası (Fotoğraf: Anadolu Ajansı)

Gümrük Hanı

Gümrük Hanı sırf gezmek için gittiğinizde değecek bir yer değil. Eskiden burada yöresel el sanatlarıyla uğraşan ustaların dükkanları varmış ama artık çoğu yok. Eğer yorulduysanız ve kahve molası verecek bir yer arıyorsanız işte o zaman buraya uğrayabilirsiniz.

Hanın avlusundaki kafeyi işleten Seddar Bey Kahvecisi tek fincanda 2 çeşit kahve pişirmesi ile meşhur. Bu kahvelerden biri daha sert, diğeri daha yumuşak içime sahip. Bu iki kahve birbirine karışmadan pişiriliyor ve fincanda iki farklı rengi görebiliyorsunuz. Öyle aman aman bir lezzeti var mı derseniz yok derim. Özetle büyük bir beklentiyle gelmeyin, ama hali hazırda kahve içesiniz varsa gelip burada içebilirsiniz. Böylece en azından değişik bir şey denemiş olursunuz.
Konumu: Tıklayın

Seddar Bey Kahvecisi’nin bulunduğu Gümrük Hanı (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)

Gaziantep Çarşıları

Gaziantep’in oldukça geniş bir alana yayılan büyük bir çarşı bölgesi var. Bakırcılar Çarşısından, Almacı Pazarı’na ve Turistik Gaziantep Çarşısı’na kadar uzanan tüm sokaklar dükkanlarla dolu.

Başta Antep fıstığı olmak üzere her türlü kuruyemişi, baharatı, kurutulmuş meyve ve sebzeyi bu bölgede rahatlıkla bulabilirsiniz. Ayrıca geleneksel el sanatlarının güzel örneklerinden olan bakır mutfak eşyaları, sedef kakmalı ahşap kutular, tavlalar, satranç takımları da bulabilirsiniz. Alışveriş konusunda daha fazla ayrıntıya bir sonraki bölümde, “Gaziantep’te Alışveriş” başlığı altında değineceğim.

Burada kredi kartı kabul etmeyen dükkanlar olduğundan eğer alışveriş yapmak istiyorsanız yanınızda nakit bulundurun.
Konum: Tıklayın

Turistik Gaziantep Çarşısı (Fotoğraf: Özkan Güner / Unsplash)

Kozluca Kasteli veya Pişirici Kasteli

Öncelikle “kastel” nedir bundan başlayayım. Malum, modern su şebekelerinin bulunmadığı yıllarda şehre gereken su, yeraltına inşa edilen devasa su depolarında toplanır ve buradan gerekli yerlere dağılırdı. Böylece su buharlaşmadan ve kirlenmeden kullanılabilirdi. Gaziantep’e özgü olan kasteller suyu depolamanın bir adım ilerisine giderek, çok amaçlı bir kullanım alanı olarak işlev görüyormuş. Yer altında yer alan bu yapılarda tuvalet, yıkanma alanı, abdest alanı, çamaşır yıkama alanı, dinlenme alanı bulunuyormuş. Hatta bazı kastellerin içerisinde mescit bile varmış.

Kastel kelimesi “suyun bölündüğü yer” gibi bir anlama geliyormuş. Kastellerden dağıtılan su, bölgedeki evlere “Livas” adı verilen su yolları ile taşınıyormuş. Hatta halk sıcaktan bozulma riski olan yiyeceklerini serin kalsınlar diye livas kanallarına sarkıtıp orada saklıyormuş.

Gazianetep’e özgü olan bu su dağıtım ve kullanım yapılarının sayısı 10-12 civarındaymış ancak günümüze çok az sayıda kastel sağlam olarak ulaşabilmiş. Benim bildiğim ziyaret edilebilir şekilde düzenlenen kastellerden biri Pişirici Kasteli, diğeri Kozluca Kasteli. Diğer kasteller (Şeyh Fethullah Kasteli, İhsan Bey Kasteli, İmam-ı Gazali Kasteli, Ahmet Çelebi Kasteli) açık mı ya da gezilebiliyor mu o konuda bir bilgi bulamadım.

Pişirici Kasteli (fotoğraf: Şahiney Belediyesi)

Pişirici Mescidi ve Kasteli: Pişirici Kasteli deprem nedeniyle tadilata alındığı için şu anda ziyarete kapalı ne yazık ki. Bölgenin en popüler kasteli burası olduğu için başa yazdım ama burası kapalıysa şansınızı diğer kastelde deneyebilirsiniz.
Pişirici Kasteli’nin 1282 yılında inşa edildiği tahmin ediliyor. Yani şehirdeki en eski kastellerden bir tanesi. Tavanı yol seviyesinde olan kastelin 2 farklı girişi, havuzu, tuvaleti ve banyosu var. Sanırım buranın diğer kastelden daha popüler olma nedeni iki havuzu bulunan, daha büyük bir kastel olması.
Konumu: Tıklayın

Kozluca Kasteli: 16. yüzyılda hemen üzerinde bulunan mescidin su ihtiyacını karşılamak için yapıldığı tahmin edilen Kozluca Kasteli ücretsiz olarak gezilebiliyor. Pişirici kastelinden daha küçük ama çok benzer bir yapı olduğu için ikisini birden gezmenize gerek yok. Eğer tadilat bitip ziyarete açılmışsa Pişirici Kasteli’ni gezersiniz. Eğer o açık değilse buraya gelin.
Konumu: Tıklayın

Şehreküstü Konakları

Şehreküstü Konakları 1900’lü yılların Gaziantep mimarisini güzel bir şekilde yansıtan 4 tarihi konağın bulunduğu bir meydandan oluşuyor. Bu konaklar güzelce restore edilmiş ama içleri pek korunmamış.
Burası öyle mutlaka görülmesi gereken bir yer diyemem ama Şahinbey Milli Mücadele Müzesi’nin hemen karşısında olduğu için zaten önünden geçecekseniz. Meydanda şöyle bir turlayıp tarihi konaklar neye benziyormuş görmek size vakit kaybettirmez.

Bu konakların alt katları mutfak ve depo gibi gündelik işler için kullanılırken üst katları ise yaşam alanı olarak kullanılıyormuş. Hatta dışarıya açılan bir merdivenle doğrudan üst kattan da girilebilen evlere sık rastlanıyormuş. Bugün konak olarak değil, kütüphane, kültür evi gibi amaçlarla kullanılıyorlar.
Konumu: Tıklayın

Şehreküstü Konakları (Fotoğraf: Şahinbey Belediyesi)

Şahinbey Milli Mücadele Müzesi

Gaziantep’in İngilizler tarafından işgal edilip Fransızların kontrolüne bırakıldığı dönemde, halkın kahramanca bir direniş örneği gösterdiğini ve Gaziantep’in düşman işgalinden halkın direnişiyle kurtulduğunu anlatmıştım. Daha önce bahsettiğim 25 Aralık Panorama Müzesi bu süreci çok bilgilendirici bir şekilde anlatıyor. Şahinbey Milli Mücadele Müzesi ise bu dönemdeki cephelerden, politik gelişmelerden, tarihi olaylardan ziyade Gaziantep halkına odaklanıyor. Yani o dönemde eldeki olanakları, olanaksızlıkları, neyin nasıl mümkün kılındığını ve ne fedakarlıklar yapıldığını anlatan bir müze burası. Dolayısıyla “25 Aralık Panorama Müzesi’ni gezdim burayı atlasam da olur” demeyin, iki müzeyi birbirini tamamlayıcı olarak düşünebilirsiniz.

Şahinbey Milli Mücadele Müzesi’nin galerileri tarihi bir binada ve onun altındaki mağaralarda bulunuyor. Serginin mağarada yer alması oldukça anlamlı çünkü bombardıman altındaki şehirde hayatta kalmaya çalışan Gaziantepliler mağaralara sığınmış ve buralarda örgütlenmişler. Yanlış bilmiyorsam müzenin bulunduğu mağara da milli mücadele döneminde sığınak olarak kullanılan mağaralardan bir tanesi.

Mağara kısmında yer alan canlandırmalar milli mücadele yıllarında tıbbi imkanların ne durumda olduğunu, demircilerin nasıl çalıştığını, yemeklerin nasıl hazırlandığını, dönem insanının nasıl giyindiğini sergileyerek o yılları zihninizde canlandırmanıza yardımcı oluyor. Ayrıca içeride savaş döneminden kalma silahlar, askeri ekipmanlar ve gündelik eşyalar da mevcut.
Konumu: Tıklayın

Şahinbey Milli Mücadele Müzesi (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)

Bey Mahallesi

Bey mahallesi Gaziantep’in eski dokusunu koruyan tarihi bir mahallesi. Nispeten küçük bir bölgeyi kapsayan mahallede gezerken geleneksel mimariyi görebiliyor ve atmosferi yaşayabiliyorsunuz.

Bey Mahallesi Gaziantep’in en eski yerleşim yerlerinden biri sayılıyormuş. 13. yüzyılda burada Türkmen ailelerin yaşadığı düşünülüyor. 18. yüzyılın ortalarına Ermeni nüfus yoğunlaşmaya başlamış. Daha önce şehrin batı taraflarında yaşayan Ermeniler ağırlıklı olarak Bey Mahallesinde yaşamaya başlıyor. 1915‘de çıkan Tehcir Kanunu sonrası mahallede çok az Ermeni kalmış. Kentin en varlıklı beyleri ise bu semte taşınmış ver Bey mahallesi adı işte buradan kalmış. (Bazı kaynaklar semtin adını 1587 yılında yapılan Bey Camii’nden aldığını yazıyor ama bana caminin adını semtten alması fikri daha akla yatkın geliyor.)

Bey Mahallesi uzun yıllar zenginlerin yaşadığı bir mahalle olarak kalmış. Bu süreçte çok az değiştiği için yüz yıllık kesme taş evleri ve geleneksel mimarinin özelliklerini hala görebiliyorsunuz. 1970’li yıllara gelindiğinde kentin zenginleri buradaki evlerini bırakıp modern apartmanlara taşınmaya başlamış. Bölge özelliğini yitirip eski evlerin ucuza kiralandığı bir yere dönüşmeye başlayınca belediye burayı koruma altına almış ve restore etmeye başlamış. Bugün Bey Mahallesi müzelerin, otellerin ve kafelerin ağırlıkta olduğu, tarihi Gaziantep evlerini görmek isteyen kişilerin sıklıkla ziyaret ettiği popüler bir yere dönüşmüş durumda.
Konumu: Tıklayın

Bey Mahallesi Sokakları (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)

Gaziantep Atatürk Müzesi (Atatürk Anı Müzesi)

Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel eşyaları, kitapları, fotoğrafları ve ilgili gazete küpürleri, Bey mahallesinde yer alan Atatürk Anı Müzesi’nde sergileniyor. Müze nispeten küçük bir yer o yüzden beklentinizi çok yüksek tutmayın. Türkiye’nin pek çok yerinde daha doyurucu ve daha etkileyici Atatürk Müzeleri olduğunu göz önünde bulundurarak eğer vaktiniz genişse buraya zaman ayırmanızı öneririm. Olmazsa olmaz değil, ama gelmişken görülebilir.

Bu müzeyi önemli kılan aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu yerin, Gaziantep Bey Mahallesi olması. Malum, Atatürk Anteplilerin milli mücadele yıllarında gösterdiği kahramanca direnişin ülkenin kurtuluşu açısından ne denli önemli olduğuna sıklıkla değinmiş. Buna istinaden Antepli yetkililer, 1933 yılında Antep’i ziyaret eden Atatürk’e fahri hemşerilik teklif etmişler. Kendisinin de bu teklifi olumlu karşılaması üzerine Atatürk, Gaziantep Bey Mahallesi nüfusuna kaydedilmiş.

Atatürk Müze’si Gazianteplilerin gurur duyduğu bu fahri hemşerilik bağını onurlandırmak için Bey Mahallesine kurulmuş. 2013 yılında tarihi bir evin restore edilmesiyle açılan müze belediyeye bağlı olduğu için Müzekart geçerli değil ancak giriş ücreti çok makul.
Konumu: Tıklayın

Atatürk Anı Müzesi’nde Mustafa Kemal Atatürk’ün yatağı

Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi

Ülkemizdeki en büyük oyuncak müzelerinden bir tanesi olan Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi 1700-1990 yılları arasında üretilmiş el yapımı oyuncaklardan ve üretim serisinin ilki olan koleksiyonluk parçalardan oluşuyor. Müze yaklaşık 600 parçadan oluşan geniş bir koleksiyona sahip. Gezmek için ortalama 1,5 saatinizi ayırmanız gerekiyor.

Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi aslında dünyanın farklı yerlerindeki çocuklar hangi yıllarda, nasıl oyuncaklarla oynayarak büyümüş sorularına yanıt arıyor. Dolayısıyla çocuklara olduğu kadar yetişkinlere de hitap eden bir müze burası. Küratörlüğünü ise ülkemizdeki ilk oyuncak müzesinin açılmasına vesile olan Sunay Akın yapmış.

Ben müzeyi gezmediğim için çok detaylı yorum yapamıyorum. Müzekart geçerli değil ancak 15 TL gibi makul bir giriş ücreti var. Konum olaraksa yine Bey Mahallesinde, Atatürk Anı Evinin hemen yanında yer alıyor.
Konumu: Tıklayın

Fıstık Müzesi

Fıstık müzesi öyle mutlaka görülmesi gereken, olmazsa olmaz bir yer olmadığı için gezi rotasına eklemedim ama şehirde 2 günden daha fazla vakit geçirecekseniz buraya da uğramak isteyebilirsiniz. Diğer gezilecek yerlere pek yakın değil. Bu nedenle araba ile gitmek gerekiyor. Anladığım kadarıyla çok büyük bir müze olmadığı için yarım saatte gezip çıkabiliyorsunuz. Burada fıstığım türleri, nasıl yetiştirildiği, nasıl hasat edildiği ve kullanım alanları gibi bilgiler var. Ayrıca fıstığın tarihçesi ve fıstığın Gaziantep kültüründeki yeri de anlatılıyor.

Hatırlar mısınız bir ara internette korkunç balmumu heykelleri olan bir müze viral olmuştu. İşte o müze bu müze! Heykeller hareket etsin diye içlerine yerleştirilen mekanizmalar nedeniyle delirmiş insanlar gibi hareket eden balmumu heykeller var burada. Uzaklara bakıp titreyerek fıstık kırıyorlar falan… Buraya geldiğinizde hem fıstık yetiştiriciliği hakkında bilgilenip hem de balmumu heykellerle eğlenebilirsiniz.
Konumu: Tıklayın

Şehrin Çevresindeki Yerler

Zeugma Antik Kenti

Zeugma Mozaik Müzesindeki mozaiklerin çıkartıldığı antik kenti görmek istiyorsanız Zeugma Antik Kentini mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ancak şunu bilin, burada göreceğiniz alan gerçek Zeugma yerleşiminin çok çok ufak bir bölümü. Tarihi Zeugma kenti, Fırat Nehrinin iki yakasına birden yayılan büyük bir yerleşim. Şehre tam da bu nedenle “köprü” ya da “geçit” anlamına gelen Zeugma adı verilmiş. Peki biz niye bu kocaman yerleşimin çok küçük bir kısmını görebiliyoruz derseniz yanıt Birecik Barajı. 2000 yılında inşa edilen baraj nedeniyle yükselen sular, antik kentin çok büyük bir bölümünü yutmuş durumda. Mozaik müzesinde gördüğünüz mozaiklerin çok büyük bölümü de bugün sular altında kalan villalardan son anda kurtarılan mozaiklerden oluşuyor. Bazı mozaikler var ki çıkarılırken sular yükselmeye başladığı için mozaik zarar görmüş. Böyle ucu ucuna yapılan bir kurtarma kazısında neler suyun altında kaldı kim bilir, insan düşünmeden edemiyor.

Zeugma Antik Kentine dönecek olursak, kentin ilk olarak M.Ö. 300 yılında kurulduğunu biliyoruz. Büyük İskender bu toprakları, generali I. Selevkos Nikator’a vermiş ve buraya ilk yerleşenler Selefkoslar olmuş. O dönemde kente “Selevkeia Euphrates” adı verilmiş. (Fırat Nehrinin o dönemki adı Euphrates)

Zamanla kent genişlemiş, karşı kıyıya da bir kent kurulmuş ve bu iki kent bir köprüyle birbirine bağlanmış. Hatta karşı kıyıya kurulan kente de Selevkos’un eşi Apama’nın adını vermişler. Böylece Fırat Nehrinin en dar noktasında, tüm ırmağın kontrolünü ve güvenliğini sağlayan çok stratejik bir yerleşim yeri çıkmış ortaya.

MÖ 64 yılından sonra burası Roma yönetimine geçmiş. Romalılar Fırat Nehrinin iki kıyısındaki yerleşimleri birleştirip tek bir şehir adı vermişler ve böylece kentin adı Zeugma olmuş. M.Ö. 31 yılında ise kısa bir Kommagene Krallığı dönemi var. Aslında Kommagene Krallığı bu toprakları ele geçirmiyor. O dönemde Kommagene, Roma’ya bağlı bir krallıkmış. Sınır bölgelerinde, tampon görevi yapması istenilen yerleri tutuyorlarmış. MS 253’te Sasani Kralı Shapur Zeugma’ya saldırmış. Kenti yakıp yıkmış ve Zeugma bundan sonra hiçbir zaman eski gücüne kavuşamamış.

Zeugma yaklaşık 550 yıllık tarihi boyunca sürekli gelişen, zenginleşen, çok varlıklı bir kent. Sınır kenti olduğu için ticaret yollarından toplanan vergiler buraya akıyor. Burada konuşlanan Roma lejyonları kentin kendi ticari faaliyetlerinin de gelişmesini sağlıyor. Zenginler villalarını muhteşem mozaiklerle kaplatıyor, eşsiz heykeller yapılıyor kentte. Bu heykel ve mozaiklerde işlenen konulardan, tiyatro ve edebiyat gibi alanlarda da gelişmiş bir kent olduğu anlıyoruz Zeugma’nın.

Zeugma Antik Kenti (Fotoğraf: Anadolu Ajansı)

Zeugma 80.000 nüfuslu ve çok varlıklı bir şehir olmasına karşın gezmeye gittiğinizde öyle çok büyük bir antik kent beklemeyin. Şu an gezilebilen kısmı Efes’teki yamaç evlere çok benzeyen, varlıklı kişilerin yaşadığı yamaç villaları kısmı. Aslında buranın hemen yanında çok çok iyi korunmuş bir roma evi olan Muzalar Evi (Meşhur Mousalar mozaikleri buradan çıktığı için bu isim veriliyor) de var ama burası hakkında her yıl “ziyarete açılacak” haberi çıkmasına karşın hala ziyarete açık değil. Şehrin geri kalanının büyük bölümü sular altında, bir kısmı ise henüz kazılmış değil. Yine de kesinlikle görülmeye değer bir yer.

Zeugma antik Kentinde Roma’nın varlıklı ailelerinin yaşadığı 4 farklı villa var. A yapısı, B Yapısı, Dionysos evi ve Danae Evi adı verilen bu yapıların duvarları, sütunları, mozaikleri ve su kanalları gibi altyapı elemanlarını görebiliyorsunuz. Bilgilendirme panolarına, evlerin ilk hallerinin nasıl göründüğünü gösteren grafikler eklemişler. Yine panolardaki QR kodları okutarak bu canlandırmalara cep telefonunuzdan da ulaşabiliyorsunuz.

Antik Kent Gaziantep’in merkezine 58 kilometre mesafede yer alıyor. 50 dakikalık bir araba yolculuğuyla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Eğer kendi aracınız yoksa toplu taşıma ile Nizip’e gidip buradan bir taksiciyle anlaşmak da bir seçenek. Aracınızı park ettiğiniz yerle kazı alanı arasında biraz mesafe var yani kısa bir yürüyüş yapacaksınız. Müze’ye giriş için Müzekart’a ihtiyacınız olacak. Gezmek içinse yürümesi dahil 1 saat kadar vakit ayırabilirsiniz.
Konumu: Tıklayın

Rumkale & Savaşan Köyü & Halfeti

Halfeti ve baraj sularına gömüldüğü için terkedilmiş bir köy olan Savaşan kötü aslında Şanlıurfa’ya bağlı. Yine de Fırat Nehrinin Gaziantep kıyısından kalkan teknelere binerek bu bölgeyi rahatlıkla gezebilirsiniz. Burası Gaziantep’in merkezine 65 kilometre mesafede yer alıyor ancak yollar dar ve virajlı olduğu için 1 saat 10 dakikalık bir yolculuk gerekiyor. Vardığınızda aracınızı seyir terasının ücretli otoparkına bırakabilirsiniz. Aslında Marina tarafında da park yerleri var ama çok az sayıda olduğu için boş yer bulmak mümkün olur mu bilemiyorum.

Tenke Turu ile ulaşılabilen Savaşan Köyü

Seyir Terasından baktığınızda muhteşem bir Rumkale manzarası göreceksiniz. Fırat Nehri ile Merzimen Çayı’nın birleştiği yerde yer alan Rumkale’nin son şeklini 12. yüzyılda aldığı tahmin ediliyor ancak öncesinde ilk kimin inşa ettiği net değil. Buranın Asur Kralı III.Salmanazar’ın M.Ö. 800’de ele geçirdiği yerleşim olduğu teorisi ağır basıyor. Sonrasında Kale Med, Pers, Helen, Roma ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapıyor. Kalenin Hristiyanlar için de ayrı bir önemi var. Hz. İsa’nın havarisi olan Johannes’in İncil’i burada yazarak çoğalttığına inanılıyor.

Kale doğal şekillerle insan yapılarının birleşiminden oluşuyor. Örneğin surların bir bölümü doğal kayadan oluşurken, bir bölümü taşlarla örülmüş. Kalenin hendeği de zemin kazılarak yapılmış. Bu hendeğin derinliği 30 metreye kadar ulaşıyormuş. İçerisinde ise Şair Aziz Nerses Kilisesi, Barşavma Manastırı, su sarnıçları ve 75 metre derinliğinde bir su kuyusu varmış. Ben buraları Şanlıurfa tarafından gezdiğim için kalenin içi nasıl gezilir bilmiyorum. Halfeti’den kalkan tekneler Rumkale’ye uğramıyor. Eğer kaleye çıkıp gezmek istiyorsanız bunu nasıl yapacağınızı marinadan sormanız daha sağlıklı olur.

Rumkale’nin karşı kıyıdan görünümü (Fotoğraf: Türkiye Kültür Portalı)

Burada yapılabilecek en keyifli şeylerden biri de Fırat Nehrinde tekne turuna çıkmak. Standart tekneler doldukça kalktığı için biraz bekleme süresi olabilir. Zam gelmediyse 150 TL vererek 2 saatlik bir tekne turuna çıkıyorsunuz. Tekneler Savaşan Köyünü ve Kral Kızı Mağarasını görüp Halfeti’de kısa bir mola veriyormuş. Özel tekne kiralamak da mümkün tabii ama fiyatlar çok daha yüksek.

Terkedilen köyün yarısına kadar sulara gömülmüş minaresinin fotoğrafını mutlaka görmüşsünüzdür. İşte o ikonik manzara Savaşan Köyü’nde yer alıyor. Eski adı Bilesur Köyü olan bu köy 2000 yılında Birecik Barajı’nın inşa edilmesiyle sular altında kalmış, köy halkı ise evlerini bırakıp buradan birkaç kilometre ötede kurulan başka bir köye yerleştirilmiş. Savaşan köyünün hemen karşı kıyısında göreceğiniz kayaya oyulmuş yapılar ise tarihi bir Ermeni yerleşiminden kalma. Buranın Ermeni yerleşimi olduğunu düşünme nedenimiz ise 12. Veya 13. yüzyıllarda yapılmış olduğunu düşünülen, kayaya oyulmuş bir Ermeni kilisesi. Bu kilisenin duvarlarındaki oymalar ve freskler, aynı tarihlerde Ermeniler tarafından kullanıldığı bilinen kiliselerdeki desenler ile örtüşüyor. Standart tekne turları bu kaya yerleşimine çok yaklaşmadan önünden geçiyor. Kara yoluyla da ulaşım olduğunu zannetmiyorum.

Sulata batmış ve terk edilmiş durumdaki Savaşan Köyü

Tekne turunun bir diğer durağı olan Halfeti’nin içinde ise 1804-1807 yılları arasında yapılan ve zemini sular altında olan Ulu Cami, nehir kenarında bir şeyler yiyip içebileceğiniz çay bahçeleri, hediyelik eşya dükkanları ve belediyenin Karagül Teşhir Serası (konumu için tıklayın) var. Siyah güller nisan sonu mayıs başı döneminde açıyor. Bir süre de kurutulmuş şekilde sergileniyorlar.

Seyir Terası Konumu: Tıklayın
Rumkale Marina Konumu: Tıklayın

Yesemek Açık Hava Müzesi (Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi)

Yesemek Açık Hava Müzesi Hitit İmparatorluğu tarafından taş ocağı ve heykel atölyesi olarak kullanıldığı için çok sayıda tarihi heykele ev sahipliği yapıyor. Yalnız şöyle bir problem var, Gaziantep’in en kıymetli tarihi ve doğal güzellikleri kentin kuzeyinde ve doğusunda toplanmış durumda. Yesemek Antik Kenti ise Güney Batı’da yani gezilecek yerlerin hepsine ters tarafta kalıyor. Sadece burayı görmek için seyahati uzatmaya değer mi bilemediğim için Yesemek Açık Hava Müzesi’ni rotama almadım. Yine de Gaziantep’te uzun vakit geçirecekseniz burayı da görmek isteyebilirsiniz. Yesemek Açıkhava Müzesi Gaziantep’in merkezine 98 kilometrelik bir mesafede bulunuyor. Ücretsiz olarak gezilebiliyor.

Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi Açıkhava Müzesi (Fotoğraf: Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

Yaklaşık 100.000 m2 alana yayılan bu tarihi taş ocağı ve heykel atölyesi, milattan önce 2000’li yıllarda bölgenin yerel halkı olan Hurriler tarafından kullanılmaya başlanmış. M.Ö.1375-1335 yılları arasında ise Hitit hakimiyetine girmiş. Hititler Hattuşa’ya gidecek olan heykelleri burada çıkarıp yontuyorlarmış. İnce işçilik için bir yere daha giden heykeller nihai olarak Hititlerin başkentindeki yerini alıyormuş.

Açıkhava Müzesinde sergilenen ve kimilerinin ağırlığı 10 tona kadar çıkabilen 518 heykel arasında en sık karşımıza çıkan figürler ise aslan, sfenks ve tanrı heykelleri. Bu heykeller bazalta benzer volkanik bir taş olan dolerit taşından oyuluyormuş. Nitekim atölyenin burada bulunma nedeni de çıkartılabilen bir yer olması. Taş ocağı kısa bir dönem de Asurlar tarafından kullanıldıktan sonra 8. yüzyılda terk edilmiş.
Konumu: Tıklayın

Gaziantep’te Ne Yenir?

Gaziantep denilince insanların aklına ilk gelen şeylerden biri de mutfağı. Yoldan birini çevirip “ülkenin en iyi mutfağı nerede?” derseniz yarısı “Gaziantep” der herhalde. O yüzden yemekleri aceleye getirip ayak üstü atıştırmak yerine, araştırıp güzel bir yerlerde farklı yemekleri deneyeceğiniz bir plan yapmanız en iyisi olur. Ben yeme-içme konusunda, o az bilinen süper yerleri keşfedebilen insanlardan değilim. O nedenle çok bilinen popüler yerlerden bir derleme yaptığımı en başta belirteyim.

Gaziantep’in en meşhur yemekleri arasında küşleme, kıyma kebabı, alinazik, simit kebabı, içli köfte, nohut dürüm, lahmacun, yuvalama ve beyran geliyor. Tatlı olaraksa baklava, katmer ve künefe yemeden olmaz. Zaten 3 günde daha fazlasını yemeye çalışırsanız fenalık geçirebilirsiniz. En son salata gözüme her şeyden güzel görünmeye başlamıştı, alışık olmayan bünyeye o kadar et ve yağ gerçekten fazla geliyor.

Küşleme

Peki nerede yemeli derseniz gittiğim ya da çok tavsiye edildiği için not aldığım bazı yerler şu şekilde:

Mutfak Sanatları Merkezi: Gaziantep’te kebap çeşitlerini bulabileceğiniz pek çok yer var ama geleneksel ev yemeklerini deneyebileceğiniz yegâne yer burası. Yemekler enfes, fiyatlar ucuz, servis kötü. Burada yuvarlama, ekişi akıtmalı köfte, pirpirim aşı, dolma tabağı gibi her yerde olmayan şeyleri deneyebiliyorsunuz. Kebapları ve tatlıları da güzel. Yalnız “tadımlık” porsiyonlar bile tam porsiyona yakın yani adına aldanıp 4-5 tabak tadımlık yemek söylerseniz muhtemelen bitiremezsiniz.
Konumu: https://maps.app.goo.gl/bRDBc3Xu8jjHk9rdA

İmam Çağdaş: İmam Çağdaş çeşitli yemekleri ve baklavaları bir arada bulabileceğiniz popüler bir Gaziantep restoranı. Patlıcan kebabı, kıyma kebabı ve küşlemesini övülüyor. Alinaziğinse seveni de var sevmeyeni de.
Konumu: https://maps.app.goo.gl/oNTu48cTEzC9xbFw5

Kebapçı Halil Usta: Zeugma Mozaik Müzesi yakınlarında yer alan mekânda et çeşitleri ve baklava çeşitleri var. Kıyma kebabı, simit kebabı veya küşleme yenilebilecek popüler restoranlardan bir tanesi. Buraya akşam yemeği için değil öğlen yemeği için gelebilirsiniz çünkü erken kapanıyormuş.
Konumu: https://maps.app.goo.gl/HJm5BHDyWDXz5Z6X6

Metanet Lokantası: Sabah erkenden açılan ve yemekler bitince dükkânı kapatan Metanet Lokantası’nın en meşhur yemeği beyran çorbası. Eğer beyran sevmiyorsanız lahmacun, alinazik, kıyma kebabı ve patlıcanlı kebap da yiyebilirsiniz. Katmeri de epey övülüyor. Yalnız kredi kartı geçmiyormuş (bu benim için başlı başına gitmeme nedeni zaten) yanınızda nakit bulundurmayı unutmayın.
Konumu: https://maps.app.goo.gl/YLdQHHXjTcUAkWqE7

Gaziantep’te Nerede Kalınır?

Gaziantantep’in merkezindeki butik otellerde oda-kahvaltı konaklamak en mantıklı tercihlerden biri olabilir. Gaziantep tam bir gastronomi merkezi olduğu için öğlen ve akşam yemeğini yiyebileceğiniz birbirinden güzel seçenekleriniz olacak. Şehrin hemen merkezinde pek çok butik otel seçeneği var. Kalacağınız oteli seçerken merkeze yakınlığını da göz önünde bulundurabilirsiniz. Gezilecek yerlerin çok büyük bir bölümü Kale-Bey Mahallesi-Pişirici kasteli üçgeninde, yürüme mesafesi içerisinde kalıyor. Eğer bu bölgeye yakın konaklarsanız araç kullanmaya hiç ihtiyaç duymayabilirsiniz.
Gaziantep’in merkezinde yer alan, en olumlu yorumlara sahip birkaç otel şu şekilde:

Aynur Hanım Konağı: Şehrin çok merkezi bir noktasında, tarihi Bey Mahallesi’nin biraz güneyinde yer alan Aynur Hanım Konağı tarihi bir konak şeklinde dekore edilmiş bir butik otel. Bölgedeki diğer butik otellerin fiyat ortalamasından biraz daha pahalı ancak yorumları son derece olumlu. Çok şık bir dekorasyonu ve hoş bir ambiyansı var.
Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için tıklayın.

Doğanbey Konağı: Geleneksel konak şeklinde dekora edilen butik otellerden bir tanesi de Doğanbey Konağı. Burası da yine Bey Mahallesinin birazcık güneyinde kaldığı için gezilecek yerlerin hepsine yürüme mesafesinde. Doğanbey Konağı’nın fiyatları ortalamaya göre gayet makul.
Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için tıklayın.

Divan Gaziantep: “Ben havuzu, spası olan 5 yıldızlı bir otelde kalmak istiyorum” derseniz Divan Gaziantep’te de konaklayabilirsiniz. Burası tam merkezde değil ama merkeze kısa bir taksi yolculuğuyla ulaşabileceğiniz makul bir mesafede. İsterseniz oda kahvaltı, isterseniz yarım pansiyon konaklayabilirsiniz.
Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için tıklayın.

Ali Bey Konağı: Şehrin tam merkezinde, Gaziantep Kalesi yakınında yer alan butik otel yine geleneksel bir konak şeklinde döşenmiş. Çok şık bir otel olduğunu söyleyemeyeceğim ama otelin yorumları gayet olumlu. Fiyatları ise diğer butik otellerle aynı ortalamada diyebilirim.
Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için tıklayın.

Gaziantep’te Alışveriş

Gaziantep kuruyemiş ve baharat alışverişi için de doğru tercih. Ben tüm alışveriş hakkımı antep fıstığından yana kullandım. Marketlerde satılan Antep fıstığından çok daha ucuza geliyor. Esnaf çeşit seçmenize yardımcı oluyor, tadına bakarak alabiliyorsunuz. İçinize sinen yerlerden kartvizit istemeyi unutmayın, çoğu yaşadığınız şehre telefonla satış yapıp kargoyla gönderiyor ürünlerini. Baharat ve kuruyemiş satılan yerler ağırlıklı olarak Almacı Pazarı ve civarında yer alıyor.
Konum: Tıklayın

Kentin geleneksel el sanatları arasında sayılan sedef kakmalı ahşapları ve el yapımı bakırları da es geçmek olmaz. Sedef kakmalı takı kutuları, sehpalar, saatler, aynalar satranç tahtaları, tavlalar, ne ararsanız bulabileceğiniz dükkanlar Turistik Çarşı civarındalar. Bakır işçiliği örneklerini ise adı üzerinde, bakırcılar çarşısında bulabilirsiniz.
Konum: Tıklayın

Gaziantep’e özgü ürünler arasında yemeni ya da köşker adı verilen el işi ayakkabıları ve kutnu kumaşı adı verilen ipek-pamuk karışımı kumaşı da sayabiliriz. Her ikisi de yörede yüzyıllardır üretilen geleneksel değerler. Bunları da Turistik Çarşı ve civarında bulabilirsiniz.
Konum: Tıklayın

Geleneksel bakır işlemeciliği (Fotoğraf: Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

Gaziantep’te Ulaşım

Gaziantep’e İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’dan doğrudan havayoluyla ulaşabilirsiniz. Gaziantep Oğuzeli havalimanı şehrin biraz dışında; bu nedenle ulaşımda taksi yerine havalimanı servislerini kullanmak daha hesaplı olabilir. Havaş’ın sitesine göre havalimanından kalkan servisler merkeze en yakın Şehreküstü’deki itfaiyesinde duruyor. Diğer duraklar hakkında bilgi almak için Havaş’ın web sitesine bakabilirsiniz. Gaziantep’e kara yoluyla ulaşmak içinse otobüs veya araba tercih edebilirsiniz. Bildiğim kadarıyla bölgenin demiryolları yenilendiği için henüz şehre trenle ulaşım yok.

Eğer arabanız yoksa veya araç kiralamadıysanız Rumkale ve Zeugma Antik kentine ulaşmak biraz zor. Yine de ben otobüs-minibüs-taksi kombinasyonlarıyla bir şekilde ulaşırım diyorsanız www.gaziulas.com.tr adresinden Gaziantep’ten kalkan otobüs hatlarını görebilirsiniz. Aslında eskiden Zeugma’yla Rumkale arasında feribot varmış ama sanırım kaldırılmış, hakkında hiçbir güncel bilgiye ulaşamadım. Umarım tekrar konulur, takip etmekte fayda var.

Gaziantep rehberimizin sonuna geldik. Eğer sadece Gaziantep’i gezmek yerine kapsamlı bir Güneydoğu Anadolu turu yapmak istiyorsanız Şanlıurfa Gezi Rehberi, Mardin Gezi Rehberi ve Diyarbakır Gezi Rehberi yazılarına da göz atmayı unutmayın. İyi yolculuklar!

Güneydoğu Anadolu’yu Gezmek

Eğer bölgeyi daha kapsamlı bir şekilde gezmek istiyorsanız, diğer seyahat rehberlerim de işinize yarayabilir.

Mardin Gezi Rehberim için tıklayın.

Dilarbakır Gezi Rehberim için tıklayın.

Şanlıurfa Gezi Rehberim için tıklayın.